together we stand, divided we fall...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Ben






Farklı renklerin aynılaştırılması idi onlar için hayat. Siyahı, beyazı görmeye dayanamıyorlar, griye boyuyorlardı dünyayı. Sert ünsüzleri yumuşatıp, köşelerini yok ediyorlardı ustalıkla. Yaşam yuvarlak, cansız, düz olmalıydı, engebeleri tıraşlamak lazımdı. Böylece kobay insancıklar, hep aynı hızda, aynı tempoda, tek sıra halinde, konuşmadan, görmeden, düşünmeden dönüp durabilirlerdi. Birer tasma ile tutuyorlardı boyunlarından insanların, ağızlarından akan salyalar yağmur gibi yağıyordu kobayların üzerine. Hiddetleri kavuruyordu parkuru. Boylarından büyük egolarıyla eziyor, sindirmeye çalışıyorlardı. 

Sindirmek onlara mahsustu, sindirilmemek ise bana, sana, o'na. Hepimizin bir alanı vardı kendisine dair, buna tacize, tecavüze izin vermemeliydik. Yanan ateşler oldu, olacak. Ellerinde meşalelerle koşacak birileri, ben, sen, o. 

Acım da benim, sevincim de. Hatalarım da benim, doğrularım da. Ben, "ben"im. Ben ve değer verdiklerim. Prangalar kilitleyebilir mi "ben"i, benliğimi?

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder